2025-09-05

Jacques Lacan’ın “Öznenin Solması” (Fading) Kavramı: Aphanisis, Arzu ve Öteki’nin Söylemi

Jacques Lacan’ın “Öznenin Solması” (Fading) Kavramı: Aphanisis, Arzu ve Öteki’nin Söylemi

Jacques Lacan’ın psikanalitik teorisi, insan öznelliğini anlamak için dil, arzu ve bilinçdışını merkeze alan karmaşık ama derin bir çerçeve sunar. Alıntıda geçen “öznenin solması” (fading), Lacan’ın en ilgi çekici kavramlarından biridir ve bireyin kendi “ben”liğini geçici olarak kaybettiği anları ifade eder. Bu yazıda, öznenin solması kavramını ayrıntılı ve anlaşılır bir şekilde açıklayacağım. Kavramı, Lacan’ın “aphanisis” terimi, arzu dinamikleri ve Öteki’nin söylemi (discourse) bağlamında ele alarak, günlük hayattan örneklerle basitleştireceğim. Amacım, bu soyut fikri somutlaştırarak insan deneyimindeki yerini netleştirmek.

1. Öznenin Solması (Fading) Nedir?

Lacan, “öznenin solması”nı, bireyin kendi benlik algısının (öznelliğinin) geçici olarak silikleşmesi veya kaybolması olarak tanımlar. İngilizce’de “fading” olarak geçen bu kavram, Lacan’ın Ernest Jones’tan ödünç aldığı “aphanisis” terimiyle ifade edilir. Aphanisis, Yunanca’da “ortadan kaybolma” veya “yok olma” anlamına gelir. Ancak bu, fiziksel bir yok oluş değil; öznenin bilinçli kimliğinin, özellikle arzu anlarında veya Öteki’nin söylemiyle karşılaştığında geçici olarak geri çekilmesidir.

Basitçe söylemek gerekirse: Özne, yani “ben” dediğimiz şey, belirli durumlarda kendini “kaybeder”. Bu kaybolma, kişinin kendi varlığını sorgulaması, silikleşmesi veya Öteki’nin (toplum, otorite figürleri, sevgili gibi) arzusu karşısında erimesidir. Bu anlar, genellikle yoğun duygusal deneyimlerle (aşk, utanç, korku) veya toplumsal rollerle ilişkilidir.

Örnek: Bir iş görüşmesinde patronunuzun sizi değerlendirdiğini hissettiğinizde, kendi kimliğiniz bir an için silikleşir. “Ben kimim? Yeterli miyim?” soruları aklınıza gelir ve kendinizi patronun gözünden görmeye çalışırsınız. Bu, öznenin solmasıdır: Kendi benliğiniz, Öteki’nin bakışında kaybolur.

2. Aphanisis: Kavramın Kökeni ve Lacan’ın Yorumu

Lacan, “aphanisis” terimini İngiliz psikanalist Ernest Jones’tan alır. Jones, aphanisis’i arzunun kaybolması veya cinsel libidonun bastırılmasıyla ilişkilendirmişti. Ancak Lacan, bu terimi yeniden yorumlar ve öznelliğin geçici kaybına uygular. Ona göre, aphanisis, öznenin kendi varlığını sürdüremediği bir durumdur; çünkü özne, dilin ve Öteki’nin arzusuyla şekillenir ve bu yapılar öznenin tamlığını tehdit eder.

  • Öznenin Bölünmesiyle Bağlantısı: Lacan’ın teorisinde özne, zaten “bölünmüş” bir varlıktır ($ - barred subject). Dilin içine doğduğunda, birey kendi arzuları ile Öteki’nin arzuları arasında bölünür. Bu bölünme, öznenin asla tam olmadığını gösterir. Öznenin solması, bu bölünmenin en yoğun yaşandığı anlardır: Özne, Öteki’nin söylemiyle karşılaşınca kendini “tutamaz” ve kaybolur.

  • Arzu ve Solma: Arzu, öznenin solmasının temel tetikleyicisidir. Lacan’a göre, arzu her zaman Öteki’nin arzusuna yöneliktir. Özne, “Öteki benden ne istiyor?” sorusunu sorar, ama bu sorunun cevabı belirsizdir. Bu belirsizlik, öznenin kendi kimliğini sorgulamasına ve solmasına yol açar.

Örnek: Aşık olduğunuzda, sevdiğiniz kişinin sizi nasıl gördüğünü merak edersiniz: “Beni beğeniyor mu? Onun için neyim?” Bu sorular, kendi benliğinizi bir kenara bırakıp Öteki’nin (sevgilinin) bakışına teslim olmanıza neden olur. Bu, aphanisis’tir.

3. Öteki’nin Söylemi (Discourse) ve Öznenin Solması

Lacan’da “Öteki” (Big Other), bireyin ötesinde bir otoriteyi temsil eder: Dil, kültür, toplumsal kurallar, anne-baba veya herhangi bir otorite figürü. Öteki’nin söylemi, bu otoritenin kendini ifade ettiği kelimeler, jestler veya beklentilerdir. Öznenin solması, özellikle Öteki’nin söylemiyle karşılaştığında ortaya çıkar; çünkü özne, kendini bu söylemin içinde konumlandırmaya çalışırken kendi varlığını kaybeder.

  • Söylemin Gücü: Öteki’nin söylemi, öznenin kimliğini şekillendirir. Örneğin, bir öğretmen sınıfta “Sen tembelsin” dediğinde, öğrenci bu söyleme göre kendini tanımlar ve kendi özne kimliği bu yargının gölgesinde solar. Öteki’nin söylemi, öznenin kendi arzusunu bastırır ve onu Öteki’nin arzusuyla hizalar.

  • Arzu ve Çelişki: Öteki’nin arzusu her zaman eksiktir ve belirsizdir. Örneğin, bir çocuk annesinin ne istediğini anlamaya çalışır: “Annem mutlu mu? Benden ne bekliyor?” Bu belirsizlik, çocuğu kendi kimliğini sorgulamaya iter ve solma anı yaşanır. Yetişkinlikte de bu devam eder: Toplumun beklentileri (başarılı olmak, güzel görünmek) öznenin kendi arzusunu gölgede bırakır.

Günlük Örnek: Sosyal medyada bir paylaşım yaptığınızda, beğeni veya yorum beklerken kendinizi “Başkaları ne düşünür?” diye sorgularken bulursunuz. Bu anlarda kendi kimliğiniz (ne hissettiğiniz, ne istediğiniz) silikleşir ve Öteki’nin (takipçilerinizin) bakışına teslim olursunuz. Bu, öznenin solmasıdır.

4. Öznenin Solması ve Arzu Dinamikleri

Lacan’a göre, arzu, öznenin solmasının hem nedeni hem de sonucudur. Arzu, öznenin eksikliğini (kastrasyon) kapatmaya yönelik bir çabadır, ama bu çaba her zaman başarısız olur. Çünkü arzu, “objet petit a” (küçük nesne a) denen bir nesneye yönelir; bu nesne, öznenin kaybettiği tamlığın kalıntısıdır ama asla tam olarak yakalanamaz.

  • Arzu Anında Solma: Arzu ettiğimizde, kendimizi nesnenin (örneğin bir kişi, bir hedef) bakışına teslim ederiz. Bu teslimiyet, öznenin kendi kimliğini geçici olarak kaybetmesine neden olur. Örneğin, bir sanatçı eserini yaratırken kendini tamamen o esere kaptırır; kendi “ben”liği, eserin yaratım sürecinde solar.

  • Fantazi ve Solma: Lacan’ın fantazi formülü ($ ◊ a), öznenin nesneyle ilişkisini düzenler. Öznenin solması, bu fantazinin içinde gerçekleşir: Özne, nesneyi arzularken kendi eksikliğini deneyimler. Örneğin, birine aşık olduğunuzda, o kişiyi idealize edersiniz (objet petit a), ama aslında kendi eksikliğinizi onun üzerinden kapatmaya çalışırsınız. Bu süreçte, kendi kimliğiniz arka planda kaybolur.

Örnek: Bir konsere gittiğinizde, sevdiğiniz şarkıcıyı sahnede izlerken kendinizi müziğe kaptırırsınız. O an, kendi benliğiniz (iş, sorunlar, kimlik) silikleşir ve sadece müzikle, şarkıcıyla bir olursunuz. Bu, öznenin solmasının pozitif bir örneğidir.

5. Öznenin Solmasının Psikanalizdeki ve Günlük Hayattaki Yeri

Öznenin solması, Lacan’ın psikanalizinde merkezi bir kavramdır, çünkü öznelliğin kırılganlığını ve arzunun karmaşıklığını gösterir. Psikanaliz, bu solma anlarını anlamayı ve öznenin kendi arzusuyla yüzleşmesini sağlamayı amaçlar.

  • Psikanalizde: Klasik terapiler (örneğin ego psikolojisi), öznenin egosunu güçlendirerek “tamlık” hissi yaratmayı hedefler. Lacan ise, öznenin solmasını bir sorun değil, öznelliğin doğal bir parçası olarak görür. Analist, öznenin Öteki’nin söylemiyle ilişkisini sorgulamasını sağlar. Örneğin, bir hasta “Patronum benden ne istiyor?” diye sorduğunda, analist bu soruyu tersine çevirir: “Sen ne istiyorsun?” Bu, öznenin kendi arzusunu keşfetmesine ve solma anlarını anlamasına yardımcı olur.

  • Günlük Hayatta: Öznenin solması, modern yaşamın birçok alanında görünür. Toplumsal beklentiler (örneğin “mükemmel ebeveyn ol”, “başarılı bir kariyer yap”) öznenin kendi arzusunu bastırır ve solmasına neden olur. Sosyal medya, bu süreci hızlandırır: Beğeniler ve yorumlar, öznenin kendini Öteki’nin bakışına göre tanımlamasına yol açar.

  • Olumlu Yönler: Öznenin solması her zaman negatif değildir. Sanat, aşk veya manevi deneyimlerde, solma özgürleştirici olabilir. Örneğin, bir meditasyon sırasında kendi benliğinizi unutup “an”a teslim olursunuz; bu, solmanın yaratıcı bir biçimidir.

6. Sonuç: Öznenin Solmasıyla Barışmak

Lacan’ın “öznenin solması” kavramı, insan olmanın kırılganlığını ve dinamizmini vurgular. Özne, Öteki’nin söylemi ve arzu karşısında sürekli olarak “solar”, ama bu solma, öznelliğin bir kusuru değil, onun özüdür. Öznenin solması, bireyin kendi eksikliğini ve arzusunu tanıması için bir fırsattır. Lacan’ın etik ilkesi, “Arzundan vazgeçme!”dir; bu, öznenin solma anlarında bile kendi arzusunu aramaya devam etmesi gerektiği anlamına gelir.

Pratik Öneri: Kendinizi Öteki’nin beklentilerine kaptırdığınızda (örneğin birinin sizi beğenmesini istediğinizde), bir an durup şunu sorun: “Ben ne istiyorum? Bu durumdaki arzum nedir?” Bu, solma anlarını anlamanızı ve kendi öznelliğinizi yeniden inşa etmenizi sağlar.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder