Türkiye’de Vakıf Kültürünün Yozlaşması ve Paralel Devlet Yapılanmasına Dönüşüm: Leviathan Tehlikesi
Giriş
Vakıf, Türk-İslam medeniyetinin toplumsal dayanışma anlayışının kurumsal bir ifadesi olarak, yüzyıllar boyunca kamu yararı üretmiş bir yapıydı.
Ancak Türkiye’de ve dünyada vakıf geleneği, son yıllarda asli fonksiyonundan saparak siyasi iktidarların denetiminden uzak, kendi ajandasını yürüten güç odaklarına dönüşmeye başlamıştır.
Bu dönüşüm, yalnızca bir kültürel erozyon değil, aynı zamanda devletin organik bütünlüğünü tehdit eden bir paralel yapılanma sorunu halini almıştır. Thomas Hobbes’un “Leviathan” metaforu bu yeni vakıf tipolojisini açıklamakta bize önemli bir düşünsel çerçeve sunar: denetlenmeyen, mutlak ve amorf bir iktidar biçimi.
Bu yazıda, Osmanlı’daki vakıf kültürünün temellerinden başlayarak günümüzdeki yozlaşma süreci, bu süreçteki devlet reflekslerinin yetersizliği, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün (VGM) rolü ve kamu yararından uzaklaşan vakıfların birer “mini Leviathan”a dönüşme potansiyeli değerlendirilecektir.
1. Osmanlı’da Vakıf Geleneği: Sosyal Sözleşmenin Bir Aracı
Osmanlı İmparatorluğu’nda vakıflar, yalnızca dini hizmetlerin değil, aynı zamanda eğitim, sağlık, altyapı, şehircilik ve sosyal refahın sürdürülebilirliğini sağlayan sivil otonom kurumlar olarak işlev görmüştür.
Siyasi iktidarın ulaşamadığı alanlara, sivil irade ve hayırseverlik ruhu ile hizmet sunmuşlardır.
Vakıfların İşlevsel Boyutu:
- Sosyalleşme ve Eşitlik: Fakir ve zengin arasında köprü kuran yapılar.
- Devletin Yükünü Hafifletme: Eğitim, sağlık ve sosyal yardımların devlet yerine sivil yapılarca yürütülmesi.
- Toplumda Hukuki Güvence: Kadı denetimiyle vakfın amacına uygunluk ve süreklilik sağlanırdı.
- Süreklilik ve Miras: “Sadaka-i cariye” anlayışıyla bir insanın öldükten sonra da hayır işlemeye devam etmesi mümkün kılınırdı.
Gayrisahih Vakıflar:
Bazı vakıflar, mülkü müsadereden koruma veya miras taksiminden kaçınma aracı olarak kurulmuştur. Bu tür oluşumlar, meşruiyet açısından zayıf görülmüş; halkın vicdanında sorgulanmıştır.
2. Cumhuriyet Dönemi ve Modernleşmeyle Birlikte Vakfın Dönüşümü
Cumhuriyet’in ilk yıllarında vakıflar, laikleşme ve merkeziyetçilik politikaları nedeniyle devletleştirilmiş ve Vakıflar Genel Müdürlüğü eliyle kontrol altına alınmıştır.
Ancak 1980’lerden itibaren, özellikle 2000 sonrası, vakıflar yeniden güç kazandı fakat bu kez toplumsal dayanışma yerine politik ideoloji taşıyıcısı olarak konumlandılar.
3. Yozlaşma Süreci: Vakıfların Leviathanlaşması
3.1. Kamu Kaynaklarının Vakıflara Tahsisi: Vakıf mı Devlet mi?
Vakıf mantığı gereği hayırseverlik ve bireysel özveriye dayanır. Ancak son yıllarda devlet bütçelerinden ciddi kaynaklar belirli vakıflara aktarılmakta, bu da vakıf kavramını anlamdan yoksun bir kılıf haline getirmektedir.
Örnekler:
- Türkiye Maarif Vakfı: Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinden milyarlarca lira aktarılması, bu vakfı bir “paralel eğitim bakanlığı” haline getirmiştir.
- Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı: Diplomasinin kurumsal alanı dışında gölge bir yapı oluşturulmuştur.
3.2. Denetimsizlik ve İç Denetim Maskesi
2008’de çıkarılan yeni Vakıflar Kanunu ile denetim, öz denetim ilkesine bırakılmıştır. Bu, özellikle iktidar destekli vakıfların hiçbir şekilde dış denetime tabi tutulmamasına neden olmuş; müfettiş raporları, Sayıştay denetimleri ve meclis soru önergeleri karşılıksız kalmıştır.
Skandallar:
- 2024 Adana örneğinde, kaymakam eliyle 110 milyon TL’lik SYDV yolsuzluğu, bu sistemsel zaafın açık göstergesidir.
3.3. Paravan Kuruluşlar ve Siyasi Güdümlü Vakıflar
TÜRGEV, TÜGVA, Ensar gibi yapılar, eğitim ve gençlik gibi alanlarda görünse de, faaliyetleri doğrudan siyasi iktidarın ideolojik hedeflerini desteklemektedir.
Bu vakıflar, aynı zamanda belediyelerden taşınmaz, kamu bütçesinden ödenek, dernek statüsünden vergi muafiyeti almaktadır.
4. Hobbes’un Leviathan’ı ve Paralel Devlet Tehlikesi
Thomas Hobbes’un 1651 tarihli Leviathan adlı eserinde tasvir ettiği mutlak otorite, modern demokrasilerde “gizli iktidar merkezleri” aracılığıyla ortaya çıkabilir. Türkiye’de bazı vakıflar:
- Kamu bütçesini denetimsizce kullanmakta,
- Devlet memurlarının doğrudan yönetimde yer aldığı “gölge bakanlıklar” kurmakta,
- Uluslararası düzeyde faaliyet yürütmektedir.
Bu yapılar, ne seçilmiş meclislere ne de yargıya hesap verir durumdadır. Böylece, Hobbes’un “her şeyi yutan Leviathan”ına dönüşme riski doğar: görünürde kamu yararına çalışan ama gerçekte kendi ajandasını yürüten, denetimsiz bir iktidar odağı.
5. Vakıflar Genel Müdürlüğü: İşlevsel Bir Kurum mu, Siyasi Aparat mı?
VGM’nin temel görevleri olan tescil, denetim, vakıf mallarının korunması ve kamuya bilgi sunma konularında ciddi zafiyetler vardır.
Siyasi atamalarla liyakat zayıflatılmış, bazı vakıfların yöneticileri doğrudan VGM’ye transfer edilmiştir.
Eleştiriler:
- Tarafsızlık sorunu: VGM bürokratlarının siyasi iktidara yakın vakıflarla olan organik ilişkileri, kurumun güvenilirliğini zedelemektedir.
- Veri açıklığı sorunu: Vakıf sayıları, mal varlıkları ve kamu destekleri kamuoyuna açık şekilde paylaşılmamaktadır.
6. Çözüm Önerileri: Yeniden Toplumsal Dayanışmaya Dönüş
- Yasal Reform: 2008 Vakıflar Kanunu gözden geçirilmeli, denetim dışı alanlar yeniden düzenlenmelidir.
- Bağımsız Denetim Kurumu: VGM, özerk ve parlamentoya karşı sorumlu bir yapıya dönüştürülmelidir (örneğin BDDK modeli).
- Kamu Kaynakları Yasağı: Vakıflara kamu bütçesinden doğrudan aktarım anayasal olarak yasaklanmalıdır.
- Vakıf-Siyaset Ayrımı: Devlet memurlarının vakıf yönetiminde görev alması yasaklanmalı, kamu görevlileri ile vakıf yöneticiliği arasında net bir çizgi çizilmelidir.
- Şeffaflık Zorunluluğu: Vakıfların yıllık faaliyet ve mali raporları kamuya açık hale getirilmelidir.
- Kuruluş Şartlarının Sıkılaştırılması: Mali altyapısı, amaç netliği ve insan odaklılık ilkesi taşımayan vakıfların kurulmasına izin verilmemelidir.
Sonuç: Gelenekten Geleceğe Bir Beka Meselesi
Vakıf kültürü, bir milletin vicdanıdır. Türkiye’de bu vicdanın, siyasi projelere hizmet eden bir araca dönüşmesi, yalnızca tarihsel bir geleneğin yok oluşu değil, aynı zamanda toplumsal güvenin, kamusal adaletin ve demokratik denge denetim mekanizmalarının çöküşü anlamına gelir.
Eğer bu gidişat durdurulmazsa, Türkiye’de "vakıf" adıyla faaliyet gösteren ve devlet aygıtından bağımsız hareket eden yarı-kamusal organizasyonlar, hem kamusal hizmetlerin meşruiyetini sorgulatacak hem de demokratik devlet yapısını aşındıracak. Hobbes’un Leviathan’ı, yalnızca mutlakiyetçi bir kral değil; aynı zamanda şeffaf olmayan ve hesap vermeyen bir vakıf düzeninin simgesidir.
Türkiye’nin geleceği için, vakıfların asli ruhuna dönmesi, sivil toplumun gücünü yeniden kazanması ve kamu kaynaklarının adil, denetlenebilir ve amaç odaklı şekilde kullanılması zorunluluktur.
Kaynak:
Türkiye'de vakıflar ayrı birer paralel devlet yapılanmasına ve Leviathan'a dönüşüyor
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder