2025-08-27

Otizm Artışta: Artışın Gerçek Sebepleri Neler?

Otizm Artışta: Artışın Gerçek Sebepleri Neler?

Son yirmi yılda dünya genelinde otizm spektrum bozukluğu (OSB) tanılarında gözle görülür bir artış yaşandı. ABD Sağlık ve İnsan Hizmetleri (HHS) Sekreteri Robert F. Kennedy Jr.’ın da dikkat çektiği üzere, 2000 yılında sekiz yaşındaki çocuklarda 150’de 1 olan otizm prevalansı, 2022’de 31’de 1 seviyesine yükseldi. Bu tablo, bazı çevrelerce “otizm salgını” olarak yorumlanırken, bilim insanları arasında bu artışın gerçek mi yoksa tanı yöntemlerindeki değişimlerden mi kaynaklandığına dair yoğun tartışmalar sürüyor.

Bu makale, otizm prevalansındaki yükselişi çok yönlü bir şekilde inceleyerek, tanı artışı ile gerçek prevalans artışını birbirinden ayırmaya çalışacak ve otizmin nedenlerine dair mevcut bilimsel bulguları özetleyecektir.


Otizm Prevalansındaki Artış: Gerçek mi, Tanı Artışı mı?

Otizm tanılarındaki yükseliş yalnızca ABD’de değil, Birleşik Krallık, Danimarka, Güney Kore ve Japonya gibi gelişmiş ülkelerde de benzer şekilde gözlemleniyor. ABD’de Otizm ve Gelişimsel Engellilik İzleme Ağı (ADDM), 2002-2022 yılları arasında otizm prevalansının iki kattan fazla arttığını bildirdi.

Ancak pek çok araştırmacı, bu artışın büyük ölçüde tanı kriterlerinin değişmesi ve farkındalığın artmasıyla ilişkili olduğunu düşünüyor. Karolinska Enstitüsü’nden Sven Bölte’nin ifadesiyle: “Otizm salgını değil, tanı salgını görüyoruz.”

Tanı Kriterlerindeki Değişimler

  • 1990’ların başında kullanılan DSM-III, yalnızca belirli kriterleri karşılayan küçük çocuklara tanı koymaya izin veriyordu.
  • DSM-IV (1994) ve ICD-10 (1990) ile tanı kriterleri genişletildi, daha hafif belirtiler taşıyan bireyler de otizm tanısı alabilir hale geldi.
  • DSM-V (2013), Asperger sendromu ve diğer alt kategorileri kaldırarak tümünü “Otizm Spektrum Bozukluğu” altında topladı.

Bu revizyonlarla birlikte, daha önce farklı kategoriler altında değerlendirilen pek çok birey artık OSB tanısı almaya başladı.

Nitekim Drexel Üniversitesi’nden Diana Schendel’in Danimarka verileriyle yaptığı araştırma, 1980-1991 arasında doğan bireylerde otizm artışının %60’ının yalnızca tanı kriterlerindeki değişikliklerden kaynaklandığını ortaya koydu.

Farkındalığın Artması ve Damgalamanın Azalması

  • Ebeveynler, öğretmenler ve sağlık çalışanları otizmi daha iyi tanıyor.
  • Eğitim sistemindeki destekler (özel eğitim, bireysel destek programları) tanı arayışını teşvik ediyor.
  • Toplumdaki damgalamanın azalması, ailelerin tanı almaktan kaçınmasını engelliyor.

Özellikle kız çocuklarında ve hafif semptomları olan bireylerde son yıllarda tanı oranlarının artması da bu farkındalık etkisinin bir yansımasıdır.


Gerçek Prevalans Ne Kadar?

Kennedy’nin dile getirdiği 31’de 1 oranı, kayıt temelli verilere dayanıyor. Ancak bu tür kayıtlar, klinik tanıyı yansıtmakta her zaman güvenilir olmayabilir. Bazı çocuklar eğitim desteği almak için kayıtlara dahil edilirken, bazıları tanı alsa da kayıtlarda görünmeyebilir.

Daha güvenilir bir ölçüm için yapılan Global Burden of Disease (2021) çalışması, otizmin küresel prevalansını %1’in altında (yaklaşık 127’de 1) olarak tahmin etmektedir. Bu, dünya çapında yaklaşık 62 milyon otizmli birey olduğu anlamına gelir.

İsveç’te yapılan bir uzun vadeli çalışmada da, 1990’lardan itibaren semptom oranlarının sabit kaldığı, ancak kayıtlı tanıların arttığı saptanmıştır. Bu da artışın büyük ölçüde farkındalık ve raporlama farklılıklarından kaynaklandığını göstermektedir.


Otizmin Nedenleri: Genetik mi, Çevresel mi?

Otizmin kökenleri, bilimsel olarak hâlâ tam anlamıyla çözülememiştir. Ancak günümüzdeki veriler genetik faktörlerin baskın olduğunu, çevresel etkenlerin ise ikincil rol oynadığını göstermektedir.

Genetik Faktörler

  • Otizmin kalıtılabilirlik oranı %80 civarındadır.
  • Nadir görülen genetik varyantlar ve de novo mutasyonlar, vakaların %10-20’sinde önemli rol oynar.
  • Yüzlerce küçük etkili genetik varyantın birleşmesi, spektrumun geniş çeşitliliğini açıklar.

Çevresel Faktörler

  • Gebelik sırasında maruz kalınan çevresel etkenler öne çıkmaktadır:
    • İleri ebeveyn yaşı
    • Gebelik enfeksiyonları
    • Hava kirliliği, ozon maruziyeti
  • 2025’te ABD’de yapılan bir çalışma, gebelikte yüksek ozon seviyelerinin OSB riskini artırabileceğini buldu.
  • Aşıların otizme neden olduğu iddiası ise çok sayıda bilimsel çalışma tarafından kesin olarak çürütülmüştür.

Toplumsal Tartışmalar ve Etik Sorunlar

Kennedy’nin “otizm salgını” söylemi ve çevresel toksinlere odaklanması, bilim insanları ve otizm toplulukları tarafından eleştirilmektedir.

  • Aşı-otizm bağlantısı gibi defalarca çürütülmüş iddiaların yeniden gündeme gelmesinden endişe ediliyor.
  • Ayrıca, otizmli bireylerin toplumsal katkılarını küçümseyen söylemler, otizm topluluğu için damgalayıcı ve dışlayıcı bulunuyor.

ABD’de zaman zaman araştırma fonlarının azaltılması da, otizm araştırmalarının sürekliliğini tehdit eden bir başka tartışma konusudur.


Sonuç

Otizm tanılarındaki artış, büyük ölçüde tanı kriterlerinin genişlemesi, farkındalık ve raporlama farklılıkları ile açıklanabilir. Küresel verilere göre otizmin gerçek prevalansı %1’in altında kalmaktadır.

  • Genetik faktörler, otizmin temel nedeni olarak öne çıkarken,
  • Çevresel faktörler, daha küçük ama anlamlı bir katkı sunmaktadır.

Otizmin karmaşık doğası, tek bir nedene indirgenemeyecek kadar çok boyutludur. Bu nedenle araştırmaların çok disiplinli, etik ve topluma fayda odaklı biçimde yürütülmesi büyük önem taşımaktadır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder