Kâhin Zadok’un Yemin Günü
Yeruşalim’in dar sokaklarından gelen uğultu, Kudüs’ün taş duvarlarında yankılanıyordu.
Kral Davut yaşlanmış, tahtın geleceği belirsizleşmişti. Saray avlularında fısıldaşmalar çoğalıyor, bazı gözler fırsat kolluyordu.
1. Sadık Kâhin
Kâhin Zadok, beyaz keten giysiler içinde, tapınağın avlusunda dua ediyordu. Gençliğinden beri Tanrı’nın Yasası’na sadık kalmış, kralların yanındaki görevinde adaletle hükmetmişti. Ancak o gün, duasını bölen bir haberci geldi:
“Efendim, Adoniya kendini kral ilan etti! Davut’un zayıflığını fırsat bilip Gihon’a değil, En-Rogel’e gitti. Yanında bazı komutanlar ve Ebyatar da var.”
Zadok, haberciye derin bir bakış attı. Kalbinde öfke değil, ağır bir sorumluluk hissi vardı. Çünkü bilirdi ki, Tanrı’nın iradesi Davut’un seçtiği varisle olmalıydı: Süleyman.
2. Sessiz Hazırlık
O gece sarayda fırtına kopuyordu. Davut’un huzuruna çıkan Zadok, başını eğerek konuştu:
“Kralım, halk ikiye bölünmeden, Tanrı’nın seçtiği kral tahta çıkmalı. Buyruğunuz nedir?”
Davut’un sesi yorgundu ama kesindi:
“Süleyman’ı al. Peygamber Natan seninle gidecek. Süleyman’ı Gihon’a götür, orada kutsal yağ ile mesh et. Halkın önünde ilan et: ‘Kral Süleyman!’”
3. Gihon’daki Taç Töreni
Ertesi gün Gihon Nehri’nin kıyısında, güneş suyun üzerinde altın gibi parlıyordu. Zadok, elinde yüzyıllardır Harun soyunun sakladığı kutsal yağ kabı ile yürüdü. Halk merakla toplandı. Süleyman’ın yüzünde genç ama kararlı bir ifade vardı.
Zadok, yağ kabını kaldırdı. Sanki zaman durmuştu. Nehirden esen rüzgâr halkın saçlarını savurdu, davullar sustu. Ve Zadok’un sesi gür bir yankıyla duyuldu:
“Tanrı’nın seçtiği kral, Davut’un oğlu Süleyman!”
Yağı Süleyman’ın başına döktüğünde, halk bir anda coşkuyla haykırdı:
“Yaşasın Kral Süleyman! Tanrı Kralı korusun!”
Borular öttü, atlılar koşturdu, şehrin sokakları sevinç çığlıklarıyla doldu.
4. Zafer ve Sarsılmaz Sadakat
Adoniya’nın planı çökmüştü. Süleyman tahtına oturduğunda, Zadok onun sağında, peygamber Natan solunda yer aldı.
Zadok’un yüzünde zafer sarhoşluğu değil, ağır bir görev bilinci vardı. Çünkü o, kralların iktidarını değil, Tanrı’nın buyruğunu kutsamıştı.
Ve o günden sonra, Harun’un soyundan gelen başkâhinler hep “Sadokîler” olarak anıldı. Onların adı, hem kutsal kitaplarda hem de yüzyıllar sonra Händel’in müziğinde yankılanacaktı.
https://g.co/gemini/share/eb367ca7fa0a
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder