2025-08-04

Hayır Diyememek ve Bitmeyen Yorgunluk

"Hayır" Diyememek ve Bitmeyen Yorgunluk Üzerine Bir Deneme

Reşat Nuri Güntekin yorgunluğumuzun nedenini öyle güzel özetlemiş ki:

“Biz, hayır demeyi, işim var demeyi, olmaz demeyi beceremeyen insanlarız, yorgunluğumuz bitmez bizim.”

Bu cümle, modern insanın görünmeyen yarasını, içten içe kanayan bir gerçeği sade ama çarpıcı bir şekilde ortaya koyar. 

Çoğu zaman dilimizin ucuna gelen ama dudaklarımızdan dökülmeyen bir kelimedir "hayır". Sanki söylersek bir şeyleri kıracakmışız, bir şeylerden eksilecekmişiz gibi gelir. 

Oysa eksilen, biziz. Azalan, bizim enerjimiz, zamanımız ve iç huzurumuzdur. Bitmeyen bir yorgunluğun tam ortasında, kendimize rağmen herkese yetişmeye çalışırız.

Bir Türlü Söylenemeyen O Kelime

Hayır” demeyi öğrenememiş bir toplumda yaşıyoruz. Çocuklukta başlayan bu sessiz eğitim, bize sürekli "önce başkaları" demeyi öğretir.

Misafirliğe gelen bir büyüğe ikram etmeden bir şey yemek terbiyesizliktir; bir şey istemek ayıptır; birine karşı gelmek saygısızlıktır. İtiraz değil itaat; sınır değil uyum makbuldür.

Büyüyünce de bu kodlar değişmez. Patron bir iş daha verir, “tamam” deriz. Komşu çocuğunu bırakır, “tabii” deriz. Ailemiz bizden yine kendi planımızı bozan bir şey ister, “olur” deriz. İçimizden geçmese de, içimiz yanarken bile “evet” deriz. Çünkü reddetmek, bencil olmaktır; çünkü nazik insanlar “hayır” demez sanırız. Bu sanının bedelini ise önce ruh, sonra beden öder.

Toplumsal Kodlar, Kültürel Tuzaklar

Bu mesele bireysel gibi görünse de, aslında kolektif bir kördüğümün parçasıdır. Özveri yüceltilir, kendini düşünmek ise ayıplanır. 

Hele kadınlar için “fedakârlık” adeta kutsaldır. Herkese yetmek zorundaymış gibi yaşarlar; eş, anne, evlat, çalışan, dost... Her rolde tam performans göstermeleri beklenir. Bir kadın “hayır” dediğinde genellikle “huysuz”, bir erkek dediğinde ise “soğuk” ilan edilir.

Ancak hayır diyemeyen insan, zamanla kendi hayatının misafiri haline gelir. Programı başkalarının takvimine göre işler, enerjisini başkalarının ihtiyaçlarına göre harcar. Kendi yaşamının sürücüsü değil, sadece yolcusu olur.

Yorgunluk: Sessiz Bir Alarm

Sürekli “evet” demek, görünmeyen bir yorgunluk üretir. Ne bir gecelik uyku giderir, ne de kısa bir tatil. Çünkü bu yorgunluk bedensel değil, varoluşsaldır.

İş yerinde, ilişkilerde, aile içinde; her yerde “evet” dedikçe, sınırlar silinir, kimlik bulanıklaşır. Kişi ne istediğini, neye ihtiyacı olduğunu hatırlayamaz hale gelir.

Tükenmişlik sendromu, anksiyete bozuklukları ve depresyon gibi ruhsal sorunlar da çoğunlukla bu sınır ihlallerinin bedelidir. Bitmeyen sorumluluklar içinde kendi ihtiyaçlarını tanıyamayan birey, bir süre sonra sadece işlevsellik düzeyinde yaşar: yapar ama hissetmez, yetişir ama anlamaz, yaşar ama var olmaz.

"Hayır" Demek: Bir Başkaldırı Değil, Bir Onarım

Oysa “hayır” demek, bir isyan değil, bir onarımdır.

Kendi içimizi, ruhumuzu, dengemizi korumak için gerekli olan bir çizgidir bu. 

"Hayır" demek, başkalarını reddetmek değil; kendi sınırını seçmektir. Bu, bir bencillik değil, bir sağaltım hareketidir.

Bu beceri, ancak kendi değerimizi içselleştirdiğimizde gelişebilir. Çünkü kişi, ancak kendi zamanına, emeğine ve enerjisine kıymet verdiğinde, başkasının taleplerine “şu an olmaz” deme gücünü bulabilir.

Öte yandan “hayır” demek, mutlaka kırıcı olmak zorunda da değildir. Bunu nazikçe yapmanın yolları vardır:

  • “Şu an buna ayıracak zamanım yok.”
  • “Bu isteği yerine getirmem mümkün değil ama başka bir zaman yardımcı olabilirim.”
  • “Kendimle ilgili önceliklerim nedeniyle bunu kabul edemeyeceğim.”

Bu tür ifadeler, hem karşımızdakine saygı içerir hem de kendi sınırlarımızı açıkça ortaya koyar.

Sınır Çizmenin Duygusal Cesareti

Hayır diyebilmek, sadece bir beceri değil, aynı zamanda duygusal bir cesarettir. Bu cesaret, reddedilme korkusunu göğüslemek, onay arayışını bırakmak ve “herkes beni sevsin” saplantısından vazgeçmeyi içerir.

İnsan ancak kendine sadık kaldığında içsel huzura ulaşabilir. Başkalarının geçici memnuniyeti için sürekli kendi iç sesini bastıran biri, bir gün o sesi tümüyle yitirebilir.

Hayır Demekle Gelen Özgürlük

"Hayır" demek, yüklerden kurtulma yoludur. “Benim de önceliklerim var” diyebilmek, yaşamda yer açmaktır. Hem kendine hem başkasına karşı daha dürüst, daha gerçek ve daha dengeli bir varoluşun kapısını aralamaktır.

Bazen "hayır" diyerek bir arkadaşınızı hayal kırıklığına uğratırsınız. Bazen iş yerinde daha az sevilirsiniz. Ama kendinize daha yakın olursunuz. Bu, uzun vadede kazanılabilecek en büyük bağdır: kendilik bağı.


Son Söz

Hayatın yükü, çoğu zaman kendi kendimize koyduğumuz evet mecburiyetleri ile ağırlaşır. 

Hayır” ise hafifliğin, özgürlüğün, nefes almanın kelimesidir. 

Her “hayır”, bir “kendim için evet”tir aslında.

Bitmeyen yorgunluğumuz, belki de en çok bu yüzden bitmez: Kendimizi unutmanın, sürekli başkalarına yetmenin, sınırlarımızı çiğnetmenin yorgunluğu bu.

Ancak “hayır” demeyi öğrenirsek, yorgunluğumuzun da bir sonu olabilir. 

Ve belki o zaman, kendimize dair bir yaşam gerçekten başlayabilir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder